-
1 zarar etmek
be out of pocket -
2 zarar etmek
a) to lose money b) to make a loss -
3 ne kâr ne zarar etmek
v. break even -
4 ne kâr ne zarar etmek
to break even -
5 zarar
zarar Schaden m, Verlust m;zarar çekmek Schaden erleiden;zarar etmek Verluste erleiden;-e zarar gelmek es entsteht ein Schaden an D;zarar getirmek Schaden stiften;-den zarar görmek Schaden erleiden durch A, betroffen werden von D;zarar verici schädlich;-e zarar vermek Schaden zufügen D;zarara uğramak Schaden erleiden;zararda olmak ÖKON ein Defizit haben;-in -e zararı dokunmak jemandem Schaden zufügen;-in zararı olmamak v/unp es entsteht kein Schaden;zararı yok das schadet nichts, das macht nichts -
6 zarar
вред (м) уще́рб (м)* * *вред, уще́рб, уро́н, убы́токzarar çekmek — понести́ уще́рб
zararı dokunmak — причиня́ть убы́ток / вред
onun kimseye zararı dokunmaz — он никому́ не причини́т вреда́
zarar etmek — понести́ уще́рб / убы́тки, пострада́ть
zarar gelmek — ви́деть / получа́ть зло / вред от кого
bizden hiç kimseye zarar gelmez — от нас нет никому́ никако́го вреда́
zarar görmek — нести́ убы́тки, терпе́ть уще́рб
ben bu adamdan hiç bir zarar görmedim — я ничего́ плохо́го от э́того челове́ка не ви́дел
zararda olmak — а) быть в убы́тке; б) пережива́ть тру́дные времена́ ( в торговле)
zararı olmamak — не причиня́ть вреда́
zarara sokmak — наноси́ть уще́рб
zarara uğramak — нести́ убы́тки / уще́рб
zarar vermek — причиня́ть вред / уще́рб, вреди́ть
don ekinlere zarar verir — за́морозки вредя́т посе́вам
zararı yok! — не беда́!, пустяки́!, нева́жно!
••zarardan korkan kâr etmez — посл. кто бои́тся убы́тка, тот при́были не получа́ет; ≈ волко́в боя́ться - в лес не ходи́ть
-
7 zarar
"1. damage, injury, detriment, harm. 2. com. loss. -ı dokunmak /a/ to harm, be harmful to, have a harmful effect on. - etmek 1. to lose money. 2. to make a wrong move, do something to one´s detriment. 3. /a/ to damage, injure, harm. - gelmek /dan/ (for someone) to suffer at the hands of; to be wronged by; to be treated unjustly by: Tuba´dan zarar gelmez. No harm´ll come your way from Tuba. - görmek 1. /dan/ to be damaged, injured, or harmed by. 2. to suffer loss. -ın neresinden dönülse kârdır. proverb If you find yourself in a situation where you can´t seem to get ahead no matter what you do, the only profitable step you can take is to extricate yourself from the whole thing as soon as possible. -ına satmak /ı/ to sell (something) at a loss. -a sokmak /ı/ to cause (someone, a place of business) to suffer loss or damage. - vermek /a/ to damage, injure, harm. -ı yok. colloq. It doesn´t matter./Never mind./That´s okay./Forget it." -
8 kâr
1. profit. 2. benefit. - bırakmak to yield a profit. - etmek 1. to profit, make a profit. 2. to help, be effective. - gayesi gütmeyen nonprofit. - getirmek to yield a profit. - haddi limit on profits. - hissesi fin. dividend, share of the profits. - kalmak to remain as profit. -ı olmamak not to be up to, not to be equal to: Bu iş herkesin kârı değil. Not everyone is equal to this job. - payı fin. 1. profit margin. 2. dividend, share of the profits. -ına satmak/-la satmak /ı/ to sell (something) at a profit. -ını tamam etmek /ın/ colloq. to murder, kill. - ve zarar/- zarar profit and loss. - zarar cetveli income account, profit and loss statement. -
9 kâr
kâr ÖKON Gewinn m; Nutzen m;kâr bırakmak Gewinn abwerfen;kâr haddi Gewinnspanne f;kâr koymak den Gewinn aufschlagen (auf den Gestehungspreis);kâr payı Gewinnanteil m, Dividende f;kâr ve zarar hesabı Gewinn- und Verlustrechnung f;kâra geçmek Gewinne erzielen;bu, benim kârım değil das steht nicht in meinen Kräften -
10 ika
-
11 ziyan
ziyan s\ziyan etmek Verluste machen; ( boş yere harcamak) vergeuden\ziyanı yok! ( fam) macht nichts!, es ist nicht weiter schlimm!
См. также в других словарях:
zarar etmek — alışverişte elindekinin bir bölümünü boşuna elden çıkarmak, yitirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarar — is., Ar. żarar Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler akıllara zarar akla zarar manevi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarar vermek — 1) kötülük etmek Bu davaya zarar verecek ihtiyarları ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. F. R. Atay 2) birinin parasal kayba uğramasına sebep olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hınzırlık etmek — zarar verici, sinirlendirici, ters davranışta bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihlal etmek — zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak … Hukuk Sözlüğü
altüst etmek — 1) alt yüzünü üst yüzüne getirmek 2) çok karışık duruma getirmek, düzenini bozmak Kimsenin dokunamadığı düzgün kâğıtlarını ben altüst ederdim. H. E. Adıvar 3) zarar vermek, yıkmak Deprem köyü altüst etti. 4) huzursuz etmek, rahatsızlık vermek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
feryat etmek — 1) yüksek sesle haykırmak Feryat ederek gözlerini açan Satılmış, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu. E. E. Talu 2) mec. büyük bir yokluk, zarar ve sıkıntı içinde bulunmak İstanbul, susuzluktan feryat ediyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
ika etmek — yapmak, işlemek Zarar ika etti. Cürüm ika etti … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötülük etmek (veya yapmak) — kötü davranmak, zarar vermek Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalardan birini verir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık etmek (veya olmak) — bir şey veya kimseye zarar vermek (verilmek) Kumaşa yazık etti. Çocuğa yazık ettiniz. Masrafa yazık oldu. Adama yazık oldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarkına etmek (veya okumak) — argo birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük